Toprak yetiştirmek mi? Toprak yenmiyor ki!
Sebze nerede yetişiyor? İhtiyacı olan besin maddelerini, mineralleri, suyu nereden sağlıyor.
Topraktan, değil mi?
Peki toprağın kalitesini ya da daha iyi bir deyişle üzerinde yetişen bitkiye uygunluğunu nasıl anlarız?
Toprağın kalitesini nasıl arttırabiliriz?
Toprağın içinde, bitkinin ihtiyaç duyduğu şeyleri nasıl ekleriz?
Her hasattan sonra eksilen şeyleri nasıl tamamlarız?
Azot Döngüsü
Atmosferdeki gazların %70’den fazlası azottur. Azot gaz formunda bitkinin işine pek yaramaz. Bu azotun toprağa bir şekilde bağlanması gerekir.
Bu bağlama işlemini belli bakteriler yapar. Aracı olarak da bakliyat türünden olan bitkilerin köklerini kullanırlar. Bakliyat bitkilerinin tek yıllık ve çok yıllık olanları vardır. Köklerde yaşayan bakteriler azotu nitrit, nitrat olarak köklerde depolarlar.
Bu depolar bitki ölünce yavaş yavaş çürüyerek diğer bitkilere mantarlara besin kaynağı olur. Sadece azot değil, bitki köklerinde bulunan diğer tüm besin maddeleri toprağa karışır.
Toprağın içinde bu çürüme olurken, mantar kökleri de harekete geçer. Mantarlarla birlikte pek çok canlı da bu denkleme dahil olur. Tek hücrelilerden köstebek ve kuşlara kadar bir çok hayvan bu kaynakları kullanmak için gelip bölgeye yerleşir.
Hayvanların boyutu büyüdükçe, yırtıcılar ve daha büyük hayvanlar da gelerek tam bir döngü oluştururlar. Olması gereken de budur.
Bu büyüme kaynakların çoğalması ile doğru orantılıdır. Kaynaklar azaldığında bazı hayvanlar ve bitkiler ortadan kaybolur. Ya ölürler ya da göçerler. Biyo-çeşitliliğin azalması dengelerin de değiştiğinin bir göstergesidir. Bu göstergeler için en az 5 yıllık bir gözlem yapılmalı ve kayıt tutulmalıdır. 1 yıllık gözlem bu gidişatı görmek için yeterli olmaz.
Toprağın özelliklerine göre üzerinde yetişen bitkiler de doğal seleksiyona girer. Her bitki her yerde yetişmez. Ancak toprakda gerekli besinler belli oranlarda varsa yetişirler.
İnsanın Yarattığı Kaos
Siz hiç evde akvaryum balığı ürettiniz mi? Canlı balık yetiştirirken en önemli şey akvaryuma girecek her malzemenin dezenfekte edilmesi değil mi? Yoksa ufak bir kontaminasyon tüm balıkların ölmesine neden olabiliyor. Toprak da böyledir. Gözle göremesek de içinde pek çok canlı mevcuttur ve yaptığımız her müdahale bu canlıların ölümüne neden olur.
Kendimiz ve yaşadığımız çevredeki canlı hayat için gıda yetiştirelim dediğinizde doğanın dengesi bozulur. Gözle görülmeyen canlılar yüksek miktarlarda ölmeye başlar. Bunun farkına çok geç varırız.
Ne yaptığınızı biliyorsanız bu bozulma olumlu yönde olur. Kantarın topuzu kaçarsa hemen olumsuz yöne kaymaya başlar. Ticari tarımda kullanılan binbir türlü kimyasal gibi, gelişi güzel, hoyrat ve kayıtsız bir gidişata girilir. Yanlış uygulamalar yüzünden zarara gireriz, banka kredileri ödenemez, yeterli hasat yapılamaz, gümrük kapılarından mallarımız geri döner. Problemler çığ gibi büyür.
Politik oyunlar her zaman oluyor zaten, onlar denklemin bir parçası, burada tekrar etme gereği duymuyorum.
Diyelim ki ağaçlarla kaplı bir araziniz var. Bu arazide sebze de yetiştirmek istiyorsunuz. Bir kaç ağacın kesilip güneşin toprağa ulaşabileceği bir yer yaratmanız lazım ki sebze yetiştirilebilsin. Ağaçları kesip kanopide yer açmak insan eliyle yapılmış bir kaos. Şimdi o ağaçların kökleri çürüyecek ve zamanla içindeki besinleri toprağa salacaklar. Siz de yukarıdan toprağın üstüne gübre, malç, su vereceksiniz ve sebzeler için uygun bir toprak yapısı elde etmeye çalışacaksınız. Bu arada çevredeki diğer ağaçların kökleri de buraya doğru uzamaya başlayacak. Su ve besin burada daha fazla olduğu için kökler buraya akın edecek.
Sebzeler için yaptığınız yerde bakteri, mantar dengesi de değişecek. Ağaçlar mantar yoğunluklu toprakta yaşarken, sebzeler bakteri yoğunluklu ortamı severler (hepsi değil tabii).
Ufak kaoslar ya da benim tabirimle tetiklemeler gereklidir. Sürdürülebilirliğin devamlılığı için tetiklemeler şart. Bu tetiklemelere örnek olarak:
- Sonu gelmiş meyve ağaçlarını değiştirmek.
- Aşı yaparak ağaçları gençleştirmek.
- Budama yaparak açıklık yaratmak ve şekil vermek.
- Yabani otları temizlemek.
- Toprağı kazmak.
- Kompost yapmak.
- Mutfak artıklarını solucan kompostu yapmak.
- Sürüye hayvan eklemek veya çıkartmak.
- Yeni erkek hayvan getirip sürünün genlerini çeşitlendirmek.
- Farklı tür fasülyeleri beraber ekmek.
- Vesaire vesaire.
Bunları yapmazsan sürekli verim alacağınızı düşünmeyin. Toprak bir bir domatesi yoktan var etmiyor. Keza hasattan sonra da toprakta kaybolan meddeleri geri vermeniz şart. Kaybolan maddeleri ölçemesen bile not tutarak ve eklenen her gübreyi kaydederek bir kaç senede döngüyü yakalarsınız.
Olay bir muhasebe defteri gibi toprağa giren ve çıkan şeyleri kaydetmekten geçiyor. Çok da zor değil. Bir kere bir ritim yakaladığınızda olaylar daha da kolaylaşıyor.
Çöpü Azaltmak ve Yeniden Dönüştürmek
Yaşadığınız yeri bir kutu gibi düşünün. Bu kutuya giren ve çıkan şeyler var. Çıkan şeylerden bazıları atık olarak kaybediliyor. Bu kayıpları azaltmak ve geri dönüştürmek mümkün mü?
Örneğin belediyenin topladığı çöp kutularımıza bir bakalım. Çöp kutunda daha önce canlı olan ve atık olarak çöpe atılan bir şey var mı? Portakal, elma kabuğu, bozulmuş makarna, küflenmiş ekmek, çay posası, kahve telvesi, kağıt, süt vs. Bunlar neden çöpte? Bunların hepsi bir solucan tarafından geri dönüştürülebilir ve gübre yapılabilir. O gübre bitkiyi besler ve bize karbohidrat, yağ, protein olarak geri döner. Yani kalori veya enerji olarak geri döner. Enerji para demektir. Sen çok mu zenginsin ki paranı çöpe atıyorsun?
Ek olarak bunları çöpe atmazsan, atmosfere yayılacak metan gazını da azaltırsın, topraktaki humusu ve karbon miktarını çoğaltırsın.
Daha ne istiyorsun?
Daha… kaka ve çişi de kullanmak istiyorum. Bunlar esasen çöpteki kabuklar ve kahve telvesinden çok daha makbul malzemelerdir. İşlenmesi için biraz daha emek ve zaman ister ama sonuçlar muazzam olur. Düşünün bir kere. Bu malzemeyi kanalizasyon sisteminin dışına aldığınızda çevre için yaptığınız iyilik bence en büyük ibadettir. Kazandığınız gübre ve içindeki mikro-elementler ise toprağınızın ihtiyacı olan kaybedilmiş çıktılardır aslında. Çiftlik Bank’dan daha fazla kazanım sağlar bu yöntem.
En azında çiş direk ağaçların dibine yapılabilir. Özellikle yaprak biti ve kıvrılması yüzünden bükrüm bükrüm olmuş şeftali ağaçlarının altına, bahar gelmeden evvel, haftada 3 kere çiş yapın bakalım nasıl bir değişiklik oluyor. Sonra bu iş bu kadar kolaymıydı diye kafanı yerlere vurma ama.
Çiftliğin dışına atılacak her şeyi tekrar gözden geçirip, geri dönüştürebilirsen sağlıklı bir toprağın ve hayatın da temellerini atmış olursun.
Ancak bu şekilde sürdürebilirsin hayatını…
Hem de sağlıklı olarak. Doktora harcamayacağın para da cebine kalır.
Toprağı sağlıklı olanın kendisi de sağlıklı olur.
Besin Akışı
Bitkinin ihtiyacı olan besinler var dedik. Doğal ortamlarda bu besinler hareket halindedir. Besinler belirli yerlerde üretilirler ve oralardan belli yerlere doğru rüzgar, su, atmosferik olaylar, hayvanlar, insanlar tarafından taşınırlar.
- Ormanın içinde toplanan besinler ormanın kenarlarına doğru akar.
- Ayıların yakaladığı somon balıklarıyla ormana fosfor girer.
- Rüzgar ile Sahara çölünden kalkan toz, Güney Amerika’da Amazon ormanlarını besler.
- Seller ile taşan ovalara gölün dibindeki besinler yayılır.
- Alüvyonlu toprak deltalarda birikerek tarıma en elverişli yerleri yaratır.
- Yağmur her yağdığında havadaki azotu toprağa indirir.
- Karlar eridiğinde, topraktan çözünen besinler akarak ırmağa iner ve riparyan bölgelerdeki bitkileri besler.
Besinler her zaman hareket halindedir. Bunlar bizim sistemimize nereden giriyor ve nereden çıkıyor, takip etmek gerekir.
Sistemin içerisinde de birden fazla yerde kullanılıyorsa, sürdürülebilir sistemin belkemiği oluşmuş demektir.
Besin akışlarını kendi arazimiz içinde de uygulayabiliriz. Örneğin tavuk kümesini veya inek ahırını tepenin başına koysak ve aşağıya doğru sebze bahçeleri yapsak, hayvanların ürettiği besini “fazla enerji harcamadan” bahçelere indirmek çok kolay olurdu değil mi?
Arazimize giren dereyi bir kaç bent inşa edip durgunlaştırmak, sonra buralarda balık yetiştirmek, sonra bu bentlerden düzenli olarak suyun düz araziye dağılmasını sağlamak da besin akışını lehimize çevirebilir. Yağmur hendekleri ve bunları bağlı göletler bu iekilde çalışır.
Arazinin rüzgarlı yerlerine ev tipi rüzgar gülü taksak ve bunlardan üreteceğimiz elektrik ile göletlerdeki suyu çevirsek ve hatta hava motoru çalıştırsak göletin sağlığı da düzelir, değil mi?
Ağaçları dibinden kesmek yerine Japon’ların kopis sistemini uygulasak her sen yakacak odunumuz olurdu, hem de ağaçları öldürmezdik. Kopis ağacın belli dallarını kesip yeniden uzamasına izin vermek anlamına geliyor.
Arazinin içinden geyikler geçiyor. Arada bir, bir tanesini buzluğa atsanız işte size sıfır maliyetle protein elde etme yöntemi.
Besin akışlarını gözlemleyin ve not edin. Not tutmayan kişi arazisinde bir göçebe kuş gibi yaşar sonra da problemleri kadere bağlar.
Sosyalleşme
Toprak içindeki canlıların beraber yaşayarak bir toplum oluşturması ne kadar önemliyse, insan olarak bizim de kendi ortamımızı yaratmamız o denli önemlidir. Uzun yaşamanın sırrının bu olduğunu söyleyen Netflix belgeselleri var.
Sadece sağlıklı toprak mutlu bir hayat için yeterli değil. Etrafında kafa dengi, dertleşebileceğin, bir şeyler öğrenebileceğin ve öğretebileceğin kişiler de olmalı.
Bu tür bir grup kurmak başlarda zor olsa da zamanla çevrenize sizin gibi insanlar doluşur. Düşünün bu işlere başladığınız andaki kişilerle mi hala devam ediyorsunuz yoksa tamamen başka insanlarla mı?
Eğitim seviyesi, gelir seviyesi, hobileri, mentalitesi, adalet anlayışı, IQ’su birbirine benzeyen insanlar bir arada olmaktan hoşlanırlar.
Bu blogu okuyorsanız, yanınıza bu blogu okuyan başka kişiler bulun mesela. Ya da okumaktan hoşlanacak kişiler bulun.
Yabancılar bu işi iyi yapıyorlar aslında. Permablitz adında bizim imece usulüne benzer bir yapılanma var. Birisi mahalle grubuna mesaj atıyor. Yer ve zaman belirleniyor. Küreğini, kazmasını ve bir tabak yemeğini kapan geliyor. Güzel bir gün geçiriyorlar, birisinin (genelde yaşlı bir teyze veya tek başına yaşayan çocuklu bir anne vesaire) bahçesini yapıyorlar, ve yemek yiyip sohbet ediyorlar. Yeni arkadaşlıklar doğuyor bu görüşmelerden ve dallanarak gidiyor. Bizim tohum dernekleri, fide grupları, bahçe kardeşliği grupları gibi. Gerçi onlarda da binbir türlü politika döndüğünü biliyoruz. Bizim gruplarda hiç kimse sırf bu işi yapmak için yapmıyor. Yanında her zaman bir gizli plan oluyor.
İçe kapanık biriyseniz işiniz biraz daha zor ama halen daha çevrenizde birilerinin varlığı gerekiyor.
“Çevrenizde sürekli görüştüğünüz 5 kişinin averajı kadarsınız” derler ya. İşte öyle. O beş kişi de zamanla değişime uğrayabilir.
İnsanların birbirine güvenmesi zaman alsa da yeni insanlarla tanışmadan çevre oluşturmak mümkün değil. Önce tanış, görüş sonra güveni hak ediyorlar mı tartarsın. Haketmiyorlarsa silersin defterden