Bu yazımı hem çocuklarımızın hem bizim bilgisayar ve ekran bağımlılığının çoğalması üzerine kaleme aldım. Günümüzde ekran bir gereklilik. Okullarda zaten pandemiden beri bir “online” ders olayı var, hiç kâğıt kalem kullanmadan dersler veriliyor, ödevler yapılıyor ve öğretmenlere gönderiliyor. Yani bir gereksinim olduğu kadar zamanımızı boş yere harcatan bir unsur da.
Modern teknoloji zamanınızı çalmak için üretilmiştir. Birincisi doğru düzgün çalışması için bir sürü ayar gerektirir, ikincisi iyi çalıştığında da sürekli reklam gösterir. Her iki durumda da zamanımızı çalar.
Beni yanlış anlamayın, çağımızın gereksinimidir ekranlar. Eğitim, iş, eğlence amaçlı zaten hepimiz kullanıyoruz, belki biraz da abartıyoruz ekran zamanını.
Ben ekranlarla 80’lerin sonunda tanıştım. Zamanın bilgisayarlarından Spectrum ZX, Amstrad, ve ilerleyen zamanlarda Commodore64 ve Amiga500, ve tabii ki en sonunda da PC ve Mac. Hem işim, hem eğlence aracım oldu.
Her zaman söylerim; internet hem çok fazla bilgi ve eğlence içeriyor hem de çöp olarak değerlendirilebilicek çok şey var. Hal böyle olunca bilginin doğruluğu da şaibeli ve doğrulanması zor hale geliyor ama imkânsız değil. Kısıtlı zamanımızın da ne kadarını bir şeyler öğrenmek için harcayacağız, ne kadarını eğlence için.
Gelelim çocuklarımıza. Bilgisayar, tablet, telefon bir gereklilik ve çağımızda sosyo-kültürel olarak hayatımızın her aşamasına girmiş durumda. Çocuklarınızın ekran süresini kısıtlamak gibi bir düşünceniz varsa bu düşünceden vazgeçmenizi öneririm.
Amacımız kısıtlama değil yönlendirme olmalı. Kısıtlanan şeylerin daha fazla kullanıldığını kendi ilkokul ve lise zamanlarınızdan hatırlayın bakalım.
Zaten bir yaştan sonra ne kadar kısıtlarsanız kısıtlayın, onlar bir yolunu bulacak değil mi?
Peki yönlendirme nasıl olmalı? El işleri, sanat, yaptıkça gelişecek hünerler veya ilerde bir iş olarak kullanılabilecek, para kazanmaya yarayacak bir hobi olabilir. Çocuğu boş bırakırsan o da ekrana yönelecek. Mesela şu aşağıdaki liste çocuklar için birkaç uğraşı olabilir mi?
- Bahçe işleri
- Elektronik
- Ayakkabı tamirciliği
- Kasaplık
- Kilden heykeltraşlık
- Suluboya, yağlıboya tablo
- En az iki spor. Birisi takım sporu olmalı diğer dövüş sanatları
- Marangozluk
- Ağaç yontma, çevirme
- Akrilik, rezin
- Müzik, gitar, mandolin, keman, bağlama
Bir işe konsantre olabilmek artık eskisinden çok daha zor. Konsantre olamayınca ustalığa erişmek de zorlaşıyor. Zaten bu işi de 30 yaşına kadar yaptın yaptın. Yoksa ondan sonra çok zor ama imkansız değil.
O yüzden hiç bir alanda başyapıt göremiyoruz. Son 10 yılda heykel, resim gibi görsel sanatlarda, müzikde hiç başyapıt gördünüz mü? Bir Cem Karaca, Barış Manço, Fazıl Say daha gelir mi bu dünyaya.
Abuk subuk sanatlar da çoğaldı, adeta gözümüzle, beynimizle dalga geçercesine piyasaya sunuluyor bunlar. Duvara bantla asılmış muz, kürekle kızın üstüne toprak atan sanatçı, zincirle tereyağı döven gerizekalı, poposuyla resim yapan vs. vs. İsmine de modern art diyorlar.
Tüketici olarak bizlerin de dikkati çabuk dağıldığı için bazı şeyleri görmüyoruz bile. Bir şeye dikkat verecek, ilgiyle zaman ayıracak vaktimiz dahi yok. Yani hem bu eserleri üretecek hem de tüketecek kişilerin zamanı çok kısıtlı. Hakikaten zaman ayırayım desen bu sefer de bizi besleyen, faturaları ödeyen işten feragat ediyorsun. İki ucu boklu değnek.
Zanaat da aynı durumda, çıraklık yapabileceğim, ayakkabı, elektronik tamiri, terzilik, esnaflık, öğrenebileceğim yerler de azaldı. Böyle bir çıraklık imkanınız varsa hemen atlayın derim.
Ekransız bir Hayat Mümkün mü?
Düşünün sosyal medya diye bir şey yok. Email yok, bilgisayar, Play Station, Nintendo oyunları yok. Telefonun Nokia 3110. Masanın üzerinde ilgilendiğin konularla ilgili bir kaç kitap var. Rize çayı ocakta demleniyor. Televizyon var ama seyredilecek bir şey yok. Böyle bir ortamda vaktinizi neye ayırırdınız? Bir liste yapabilir misiniz?
Haftada bir gün teknolojisiz yaşayabilir misiniz? Örneğin Cumartesi günü modemi kapatıp, telefonları kitleyip bir gün geçirebilir misiniz? Bunu bir alışkanlık haline getirebilir misiniz? Çocuklar bu rutini yaşarlarsa büyük ihtimalle kendi ailelerini kurduklarında da uygulayacaklardır.
Öte yandan teknoloji bize sınırsız bir öğrenme seçeneği de sunuyor. Bugün YouTube’de halı yıkamadan, lavabo borusu değiştirmeye kadar her şeyin videosu var. Olmayan bir şey varsa onu da siz yapın. Kitaplar, eğitimler, interaktif sunumlar bulmak çok kolay. Dil öğrenmek, yemek yapmak, gitar tamir etmek için binbir türlü video, blog bulmak olası. Hobileri geçtim, okul konularında bile bir sürü video mevcut. İnsanlar para kazanıcam diye her şeyin videosunu yapıyorlar, bu da bize sınırsız öğrenme imkanı sunuyor. Ama kanallara abone olmayı ve like atmayı ihmal etmeyin, onların da ekmeği bu.
Öyleyse burada seçimlerimiz önemli. Yani sosyal medyada kaydırmaya ayırdığımız vakti Keman çalmaya ayırabiliriz, değil mi?
İnsan psikolojisi de zaten bu tür bir yönelime kendi kendine girmeli. Yani benim burada söylediğimi yapmanızı beklemiyorum, bekleyemem. 18 yaşında bir oğlum var, söylediğim şeylerin yapılmamasını ama aynı şeyleri başka kaynaklardan duyup yapması olayını çok iyi bilirim. Onun yerine diyorum ki bak atölyede bir sürü alet edevat var, istediğini kullan ama sonra yerine koy. Ha tabii birde ADHD olayı var. Sen ebeveyn olarak ne dersen onlar tam tersini yapmaya programlanmıştır. Yaş ne olursa olsun, çaktırmadan, ters-psikoloji de çoğu zaman çalışıyor, aklınızda bulunsun.
Yani ortamı kurup, alet edevatı edinip bir atölye kurmak ve kullanmalarına izin vermek; hadi şu videoyu seyret, bilgisayarı söküp takmayı öğren demekten çok daha iyi. Ortamı sun, gerisini onlara bırak.
Geleceklerinden endişe etmiyor muyum. Tabii ki ediyorum, zaten bir ana babanın tanımı bu değil midir, her şeyden endişe etmek. Kaldı ki Sümerler zamanından beri yeni nesillerden endişe ediliyor; bir iki istisna dışında iyi gidiyoruz diyebilirim.
Gürkan çok yerinde ve gerekli bir konuya temas ettin. El becerileri, bahsettiğin yararlara ilaveten tatmin ve mutluluk kaynağı ve de özgüven geliştirici. Grup bilinci, iletişim, sevgi, dayanışma ve hayatı idame vb. konularda yararlı izcilik gibi uğraşları da hatırlatmak isterim. Spor konusu biraz çetrefilli ki bu konuya daha önce sen de değinmiştin. Spor travma barındırıyor, karate yaptığın günleri hatırla. Spor özünde; üretme, sorun çözme, doğa zorluğu ile baş etme gibi yararlı olacağı gibi ekstreme yönelip, egoyu şişirme, medyatik şöhret olup bedene ve zihne sıkıntılar ekleyebilir. Bu arada döğüş sanatları ( bu kavram tartışılabilir) sonuçta başka insana zarar verme tabiatıyla da kendine de ve de düşmanlık, hasamet duygularını beslemekte olduğundan dikkat gerektiren önermediğim dallar. Sağlıcakla, huzurla bir yarın dileklerimle.
Haklısın, karate, aikido yararlı olduğu kadar zararlı da olabilir. Belki tırmanma, doğa yürüyüşleri filan gibi sporlara yönelinebilir.
2000 li yılların başından beri kullanıyorum internet. Oyun filan sevmem, bilgi amaçlı kullanım ama internet benim en az 500 kitabıma maloldu. Olmasaydı 500 kitap fazla okumuş olurdum. İnterneti kaparsam o kadar çok işim var ki listeye sığmaz. Zaten herşeyi kendin yap modundayız. Hiç sıkılmadan da vakit geçiririm çünkü birden fazla hobim var. Şimdi gençlerin hobisi filan yok malesef
Gençlerin hobisi olmaması çok üzücü. Burada rol modellerine iş düşmez mi? Birileri dürtmeden yerinden oynamayan gençlik için bir şeyler yapmak lazım.