Her mekân aynı biçimde yönetilmez veya kullanılmaz. Araziye uygun olmayan yönetim biçimi çölleşmeyi hızlandırıyor.
Kırılganlık kavramı otlatma, drenaj ve hidrolik işler, ağaçların kesilmesi veya dikilmesi, ev yapılması, yağmur kanalı açılması gibi işlerin farklı yerlerde nasıl tepkiler vereceğini anlatabilmek ve ölçebilmek için Allan Savory tarafından geliştirilmiştir.
Mesela Kuzey Amerika ve İngiltere’de toprak hızlıca kendini tamir eder. Otlayan hayvanların azlığı ve yangının nadir oluşu bitkilerin hızlıca çoğalmasına neden olur.
Ama Afrika’da binlerce yıldır yabani otçulları besleyen otlaklar, 3-5 inekle bile çölleşmeye başlar.
Bu iki coğrafya arasındaki fark, uzun süre ellenmeyen toprakların verdiği tepkidir. Çoğu arazi kırılganlık ile esneklik arasında bir yerdedir. Zaten Türkiye’nin coğrafik konumuna bakarsak Afrika ile İngiltere arasında, göreceli olarak suyun bol olduğu ama çölleşmenin de çoğaldığı bir coğrafyadadır.
Yangınların çok olması, nüfusun artması, tarımsal toprakların giderek azalmasına ve daha kötüsü de tarım için yapılan yanlışlar çölleşmeyi hızlandırmakta.
Uzun süre kendi haline bırakılan topraklar hızlıca kendini onarabiliyorsa bu arazilere esnek araziler denir. Bu tür arazilerde nem yıl boyunca mevcuttur. Çürüme hızlı olur ve öncülerden sonra esas bitki örtüsünün gelişmesi çok zaman almaz. Besin döngüsü – azot döngüsü hızlıdır.
Kırılgan araziler genelde az veya çok yağmur alır ve hepsinin uzunca bir kurak dönemi olur. Kırılgan araziler insan tarafından parsellenip uzun süre kendi haline bırakılırsa kendini yenileyemez.
Kırılganlık kuraklıktan farklıdır. Çok az yağmur alan, kutuplara yakın yerlerdeki ormanlar, kısa büyüme sezonu boyunca nemli kalabilir. Diğer taraftan yılda 1500mm yağmur alan fakat yılın 8 ayı kurak geçen bir Afrika arazisi çok kırılgandır.
Aynı coğrafyadaki arazi, rakım açısından karşılaştırıldığında bazı yerleri esnek olsa da bazı yerleri kırılgan olabilir. Rüzgarlı ve sürekli güneş alan bir tepe kırılgan olur ama eteklerindeki korunaklı topraklar esnek olabilir.
Esnek araziler yıl noyunca nemli kaldığı için çürüme hızlıdır. Yeni bitkiler hızlı gelişir ve toprağın çıplak yerleri bitkilerle hızlı kapanır. Sürekli nem olduğu için mikroorganizmalar da çok aktiftir. Toprak üzerinde bir malç tabakası oluşur ve mantarlar, böcekler, kemirgenler, memeliler bu malç tabakasını işleyerek besine dönüştürür. Esnek arazilerde uygulanan yönetim biçimleri kırılgan arazilerde uygulanamaz çünkü kırılgan arazi eko sistemi çok farklı çalışmaktadır.
Kırılgan arazilerde nem olmadığı için çürüme çok yavaşdır. Çıplak toprağın kapanması zaman alır ve bitkiler de bu zor şartlarda çok yavaş büyür. Hatta kuraklıktan küfler ölür ve çürüme durur. Organik madde uzun süre bozulmadan kalır ve içindeki besini toprağa salamaz. Toprak sertleşir ve tohumların çimlenmesini zorlaştırır. Çimlenen tohumların büyümesi de çok zor olur ve fideler alt tabakalardaki suya erişene kadar kuruyabilir.
Bu kadar sorunlu olmasına rağmen en verimli yerler kırılgan ve yarı-kırılgan arazilerdir. Fakat ticari olarak kullanılacaksa, bu tür arazilerde binlerce yıldır süregelen yabani hayvanların otlama ve göç yöntemlerinin taklit edilmesi gerekir.
Kırılgan mekânlarda bitkilerin ekilmesi, yayılması, malçlama ve kompost işlerini hayvanlar yapar. Otçul hayvanların yoğun biçimde sürüler halinde gezmesi, dışkılarını otlağa yayarken tohumları da yayması, toynakları ile organik maddeleri ezip parçalayarak malç yapmaları ve işkembeleri ile kompost işlemine yardımcı olmaları gibi eskiden doğal olarak süregelen işler insan eliyle yönetilmeli ki kırılgan mekânlar çölleşmesin. Avcı baskısı için aslan, panter olmayacak tabii ama insan bu açığı zaten kapatıyor 😀
Allan Savory bu yöntemleri doğaya çok ağır bedeller ödeterek öğrenmiş. Önce otlaklara zarar veriyor diye 40bin adet filin öldürülmesini salık vermiş. Farkına varmış ki çölleşme daha da hızlanıyor.
Kırılgan mekânların yönetiminde “bozgun” yaratmak çok önemlidir. Doğal kırılgan yerlerde bu “bozgun” fil, antilop, bizon sürüleri ile ve bunlara bağlı aslan, çakal, kurt gibi avcılarla sağlanıyor. Bu bozgun sayesinde bitkilerin ölü kısımları malç oluyor, tohumlar ekiliyor ve toprağın güneşten sertleşmiş kabuğu kırılarak tohumların yeşermesi için ortam hazırlanıyor. Tabii ki bitkiler de bu “bozgun” ile evrildikleri için ortama uyum sağlamışlar.
Kırılgan mekânlarda periyodik ve yoğun otlatma ve akabinde yeterli zaman verilerek tekrardan yeşermesini, toparlanmasını sağlamak çok daha verimli ve sağlıklı bir uygulamadır.
Toprağınızın ne kadar kırılgan olduğunu bulmanız ve ona göre bir yönetim modeli üretmeniz gerekiyor. Bu model o bölgede uygulanan yöntemlere veya dedenizin yöntemlerine zıt olabilir ama bölge için uygun model olacaktır.
Bu yüzden permakültür ilkelerinden “gözlem” yeteneğinizi geliştirmeniz ve arazi hakkında veri toplamanız şart. Ne kadar yağmur düşüyor, ne kadar su buharlaşıyor. Yıl boyunca nem değişiklikleri nedir. Arazinin toprak kompozisyonu, yapısı, eğimi, bitkileri ve bu bitkilerin nasıl evrim geçirdiğinin bilinmesi çok önemli. Dışarıdan getirilecek tohumlama ile otlak kuruluyorsa bu yeni bitkilerin de otlama baskısına nasıl dayanacağı ve kendi kendine yayılması planlanmalı. Yıl içinde arazideki ilk ve son don olayları ne zaman oluyor, kış ne zaman geliyor, bahar ne zaman geliyor bilmek çok önemli. Ayrıca su tabanının derinliği, akiferler ve hidrolojik yapı da bilinmesi gereken konulardan.
Mevsimsel hava olaylarını ve bitkisel döngüleri çıkardığınızda arazinin kırılganlık skalasında nereye düştüğünü bulmak kolay.
Kırılganlık skalasında birden ona kadar bir sayı verilerek arazinin yönetim şekli belirlenmeye çalışılıyor.
Skalanın başında “1” olan yerler tamamen esnek yapıya sahip, ne olursa olsun çok hızlı düzelip eski sağlığına kavuşan yerler var. Örneğin İngiltere ormanları.
Skalanın sonunda “10” değerini alan yerler ise tam olarak kırılgan yapıya sahip. Yani düzensiz yağışları takip eden uzun kuraklık mevsimleri ve ağır otçul baskısı var olan yerler. Çöller de bu kategoride. Ayrıca küresel iklim değişikliklerinin en fazla hissedildiği yerler buralar.
Allan Savory kendi geliştirdiği bütüncül yönetim karar mekanizması ve mekânların kırılganlığını ele alarak toplumların daha verimli ve uzun süreli var olabilmesi adına çalışmalar ile ün salmış bir zat.
Bütüncül Yönetim hakkında Anadolu Meraları sayfalarında yayımlanan tanım ise:
https://www.anadolumera.com/butuncul-yonetim-nedir
“İdare edilen bütünün ulaşmak istediği temel amaçlarla, bunlara hizmet edebilecek dönemsel her türlü araç ve kaynakların optimum verimlilikte değerlendirilerek her anlamda bereketli, üretken yüksek verimlilik yaratan bir yönetim uygulanan bir bütün-planlama, uygulama ve yeniden planlama izleği” olarak tanımlanıyor.
Kaynaklar
https://managingwholes.com/-ecosystem-brittleness.htm/
https://managingwholes.com/brittle.htm/
https://managingwholes.com/–environmental-restoration.htm/