Salgınlar ve Gıda Güvenliği

Şimdilerde herkes kendi gıdasını nasıl üretire kafa yoruyor. Biraz geç kaldınız ama olsun. Fideliklerde fide kalmadı, tohum firmaları kepenk kapadı. Bir ıspanak tohumuna ihtiyacım vardı, siparişi verdim ve sonra o firma da dükkânı kapadı. İnsanlar panik halinde tohum ve fide almaya başladılar.

Neyse ki elimde buranın iklim koşullarına alışmış, şahsımın ekip büyüttüğü tohumlarım vardı. Ama esas tohumlarım toprağımın içinde gizli.

Hayatımız oldukça değişti. Yangınlardan kaçıp Türkiye’ye gelmiştik. Tam geri döndük Covid-19 patladı. İş değiştirme, diken üstünde yaşama, belirsizlikler derken hayatımız çok değişti. Değişmeye de devam ediyor.

Esas üretim yaptığımız 2 ay burada olmadığımız için doğru dürüst bir ürünüm de yok. 5 kilo civarı mor patates, 7 adet bal kabağı, 1 yemeklik taze fasulye, epey bir acı biber, bol miktarda fesleğen ve nane biraz da domates var.

Mor patatesler

Kaybettiklerim ise tonla elma, kayısı, erik, üzüm, bal.

Gelir gelmez tohum bankamı gözden geçirdim. Kış geldiği için çok seçenek yok ama sarımsak, ıspanak, pazı, turp, soğan, maydanoz, roka, dereotu ektim.

Toplayamadığım sarımsaklar filizlenmişti bahçede. Onları güzelce çıkartıp tek tek ayırıp ektim. Sağda solda büyüyen pazı tohumlarını doğru yerlerine transfer ettim. Ispanak, turp, dereotu, soğan fidelerini dükkânda sıraya girip aldım. İki saksıdan fazla almaya izin vermiyorlardı.

Daha önce asparagus (kuş konmaz) denemiştim ama başarılı olamamıştım. Bu sene tekrar bir saksı (29 fide çıktı) alıp ektim. Açıkçası dükkânda alacak bir şey kalmamıştı ve bu garibim kuş konmazlara kimse dokunmuyordu, ben de aldım. Çok yıllık ve her geçen yıl daha da fazla veren bir bitki.

Evde yeteri kadar bal şarabım ve gitar tamiri için aldığım ispirto ve saf alkoller vardı. Bahçeden topladığım 3 kavanoz aloe vera ile saf alkolü karıştırdık ve işte sana mikrop öldüren jel.

Covid-19 sonrası Paul Mason’un Postcapitalism kitabında yazdığı gibi “bilgi” çok kolay el değiştirebilen ve anında “değere” dönüştürülebilen bir kaynak haline geldi. Bu “değer” bazen para, bazen bir kavanoz bal olarak geliyor. Kimi zaman PayPal ödemesi, bazen de BitCoin olarak gelmekte.

Şimdi yeni işimde evden çalışıyorum. İnternet fiber üzerinden geliyor ve hızı iyi. VPN üzerinden iş yerine bağlanıyoruz. Bütün takım online ve müşterilerdeki toplantıları MS Teams, Cisco Webex veya Zoom, Skype üzerinden yapabiliyoruz. Ama bu böyle sürmeyecek tabii. Çocuklar zaten Google Classroom kullanıyorlardı ve gerekli altyapı mevcut olduğundan öğretmenler hemen ödevleri vermeye başladılar. Belli bir alışma (alıştırılma) sürecinden geçiyoruz.

İnternet altyapısı çökerse işte o zaman tam olarak taş devrine döneriz. Fakat cloud computing aldı başını yürüdü. Bizim buradaki data center iki katına büyüdü. Özellikle devlet departmanları tüm operasyonları cloud üzerine taşımaya başladı.

Politikacılar bozulan ekonomiyi düzeltmek için olağan üstü hal durumunu kaldırmayı düşünüyorlar ama halk üzerindeki tedirginlik çok fazla. Normale dönmemiz zaman alacak.

Tabii ki tonla komplo teorisi, Bill Gates, Illuminati, Rothschild konularına maruz kaldık. Sırf dezenformasyonu azaltmak için FB hesabımı dondurdum.

Şimdi bir de bir mobile app düşünüyor Avustralya hükümeti. Herkesin nerede olduğuna bakacaklar. Dışarı çıkma yasağına uymayan var mı filan. Çiplenmeye kadar gider bu ki aslında şu an çoğu insan çipli, sadece haberimiz yok.

Dünya halkları bu şekilde yanıp tutuşurken ve aklını komplo teorileri ve korona virüsü ile yerken biz önümüzdeki pilava bakalım.

Bana ders olacak konular şunlar:

  1. Gıda üretimine ayırdığım yerleri gözden geçirip toprak sağlığına biraz daha önem vermeliyim.
  2. Toprağımın içinde sakladığım bir tohum bankam var ama mesela ıspanak yoktu. Birkaç ıspanak bitkisini tohuma gidecek biçimde bırakmam şart. Keza roka, maydanoz, marul, pazı gibi bitkiler bu şekilde her sene çıkıyor.
  3. Yabani üretimin önemi. Karahindiba, ebegümeci, nane, kara mürver ve yenebilecek birkaç bitki daha yetişiyor bahçemin muhtelif yerlerinde. Bunları tüketmeyi daha iyi düşünmeliyim.
  4. Tohum saklama işini amatör olarak yapıyordum. Ama bu konuya daha iyi eğilmeliyim.
  5. Kompost konusunda ve dışarıdan topladığım kahve posası, artıklar gibi şeyleri daha iyi kompost yapmalıyım.
  6. Solucan kutularım toprak üzerinde durduğundan solucanlar sıcaktan etkilenmiyor. Ama fare geliyordu. Bunu da her ekleme yaptığımda toprak ile üstünü örterek ve üzerine kalın bir halı parçası atarak hallettim.
  7. Tatil olayını daha iyi planlamam lazım. Irımtüzen sistemim insan olmadan çalışmıyor. Keza bahçenin sulanması için de bir arkadaşımın gelmesi şart. Her ne kadar bazı yerlerde damlalıklı sulama olsa da yeterli değil.
  8. Tek yıllık bitkilerden çok yıllık bitkilere geçişi hızlandırmam gerekiyor. Yani yemişler, meyve, üzüm vesaire daha fazla olmalı.
  9. Kesinlikle bir sera şart. Hangi iklimde olursanız olun. Ama sorun şu ki, Avustralya’da yağan dolular greyfurt büyüklüğünde. Irımtüzen gibi pahalı bir yatırım ama iyi yönetilirse ve kırılmaya karşı polikarbonat camlar ile ve Earth Ship veya Wallipini modelinde tasarlanıp yapılırsa daha iyi. Maalesef ne yerim var ne de bunu karşılayacak finansım.
  10. Hafiflemeliyim. Hem kilo olarak, hem de eşya olarak.

İşte böyle sevgili okuyucu, bu çalkantılı dönemlerde hedeflerimizi iyi tayin edip, aklımızı karıştıracak şeylerden uzak durmamız şart.

Posted in Permakültür, Türkçe and tagged , , , .

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.