Avrupa Birliğine et olarak girecek büyük baş hayvanların üretim zincirinde kullanılan bir kontrol ve sertifika sistemi var. Diyelim ki Türkiye’de büyük baş hayvan çiftliğiniz var ve kesimden sonra etleri Avrupa’ya ihraç etmek istiyorsunuz. Bu durumda çiftliğinizde sığır büyüme hormonları kullanılmaması ve hatta bulundurulmaması, hayvanların soyunda bu hormanların kullanılmamış olması, otlaklarda büyüme hormonu kullanmış ineklerin otlamamış olması, çiftliğin, üreticinin, yem üreten firmaların, satış amaçlı kurulan yerlerin, mezbahanın Avrupa Birliği EUCAS (European Union Cattle Accreditation System) tarafından sertifikalandırılmış olması gerekir.
Eğer bir ülke kırmızı et ihracatından gelir elde etmek, çiftçisini desteklemek, et üretimini kontrol altına almak, gümrük kapılarından dönmeyecek bir et üretip ihraç etmek istiyorsa; EUCAS sistemini kontrol edecek alt yapıyı (yazılım ve donanım), müfettiş, çiftçi, otlak sahipleri, mezbaha, yemciler, paketleme işletmeleri gibi zincirdeki kişi ve kuruluşları eğitecek alt yapıyı geliştirmelidir. Ve bunlar çok zor değil; idealist bir lider koyarsın tepeye, konudan anlayan, verirsin yetkiyi ve bir miktar bütçeyi, 5 yılda Avrupaya et satacak seviyeye getir dersin, olur biter.
Avrupanın gıda güvenliği açısından olaya bakacak olursak çok iyi bir girişim ve kendi içinde tedarik kontrol mekanizmaları da olduğu için kontrolü ve işletilmesi kolay görünüyor. EUCAS sertifikasının amacı tabağa büyüme hormonu kullanılmamış kırmızı eti getirebilmektir. Ayrıca çiftlikten çatala etin takibini yapmayı amaçlar.
Öncelikle çiftlik Property Identification Code (PIC) denilen bir sistemle EUCAS kimliği kazanır. Bu işin Tarım Bakanlığı tarafından yapılması ve mevzuat olarak büyüme hormonu kullanılmaması ve barındırılmaması şartı var. Ama Tarım Bakanlığının web sitesinde ihracatla ilgili kısımlarda bu konular hakkında herhangi bir bilgi yok.
İneklerin temini ise biraz dertli olabilir. Özellikle ilk defa yapıyorsanız ve etrafda damızlık boğa ve inek tedarik edecek başka EUCAS sertifikalı çiftlik yoksa belli bir ön çalışma yapmanız gerekiyor.
EUCAS tarafından sertifikalanmamış ineklerin EUCAS sertifikalı çiftliğe getirilmesi ve anaç olarak kullanılmasına izin var. Yeter ki anaçlar kesilip et olarak AB’ye ihraç edilmesin ve büyüme hormonu almamış olsun. Anaç AB’ye ihraç edilemese de doğacak danalar EUCAS sertifikası alabilir ve ihraç edilebilir ve damızlık olarak diğer çiftliklere satılabilir.
İki nesil devam ettirip ineklere ve boğalara EUCAS sertifikası alabilirsiniz. Böylece çiftlik olarak hem satacak damızlığınız hem de etiniz olur.
Hayvanlar sertifika kazandıktan sonra kulaklarına takılan küpelerle etiketlenir ve tüm hareketleri kayıt altında tutulur. Etiketini kaybeden ineğin EUCAS sertifikası almış yerlere girmesi yasaklanır.
Bunu bir de manda için yaparsanız ürünü 4-5 katı fiyata satma şansınız var.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) verilerine göre 1991 yılında karkas ağırlığı 143 kilo iken bu miktar 2013 yılında 253 kiloya ulaşmış. Acaba bu 110 kiloluk artış nasıl oldu. Gen ıslahı çalışması yapmak için yeterli bir süre ama hiç sanmıyorum. (bkz: TİGEM 2015-2019 Stratejik Planı, sayfa 29)
TİGEM’in EUCAS konusunda bir girişimi olup olmadığını e-posta yoluyla sordum. Bakalım cevap gelecek mi?
Tarım Bakanlığının sitesine baktığımızda hayvan kayıt ve kimliklendirme başlığı var ama kulak küpesi satan bir kaç firmaya link vermekten başka bir işe yaramıyor. Onu da bir Excel dosyasına yazmışlar. Çiftçinin MS Excel lisansı alacak parası yoksa onu da göremiyor.
EUCAS sertifikası almak isteyen her çiftlikte bir çiftlik yöneticisi olur ve sertifika almak için başvurur. Yönetici tüm büyüme hormonu kullanılmış inekleri ve büyüme hormonu içeren bidon, varil gibi konteynerleri çiftlik dışına çıkartır. Yönetici yasal olarak çiftliğin EUCAS kaidelerine uyması için sorumludur. Verilen sertifika 12 ay geçerlidir.
Küpeli kayıt sistemlerinde barınan ve veteriner kayıtlarında büyüme hormonu kullanılmamış inek ve boğalar, EUCAS sertifikalı çiftlikte barınabilir ama sertifika alamaz. EUCAS sertifikalı olmayan damızlıklardan doğan danalar sertifika alabilir. Hayvanlar çiftlikten ayrılmadan evvel küpeli kayıt sistemlerine dahil olmalıdır.
Küpeli kayıt sistemleri RFID üzerinden çalışıyor. Bugün kullandığımız hemen hemen her akıllı telefonda NFC üzelliği ile bu RFID çiplerini yazıp okuyabilecek kapasite var. Bir hayvan takip sistemi olsa, mobil telefonda bir uygulama yardımıyla hayvanlarımızı kayıt altına almak çok zor değil.
Bakınız, hemen açık kaynak bir yazılım var mı diye arattırdım. Tabii ki var yaaaaa. İsmi International Live Stock Registration (ilr2 diye geçiyor). Sadece sığır değil, her türlü hayvanın kaydı tutulabilir ve tamamen konfigüre edilebildiği için tüm yazılım Türkçe’ye rahatlıkla çevrilebilir. Bunu Azure veya Amazon WS üzerinden bulutta sunsanız, oldu bitti. Hayvanat bahçeleri, ev hayvanlarına takılan çipler, ticari olsun olmasın tüm çiftlik hayvanları, arı kovanları bu sistem ile takip edilebilir. Norveç’de Kiwi marketine girip bir şişe bal alan kişi üzerindeki QR kodunu okutarak kovanın resmine, çiftlik bilgilerine ve lokasyonuna ulaşabilir bu sistemde.
Bu sertifika sistemi içinde itlik, hergelelik olmaz mı, olur.
Hormonlu inekleri pazarlamaya çalışan üç kağıtçı çiftlikler çıkmaz mı, çıkar.
Bu dolandırıcılıkları yaparak ekmek yediğimiz tekneye sıçmış olmuyor muyuz, oluyoruz.
Dış piyasalarda itibarımız iki paralık olur mu, olur.
Dolandırıcılık yapan çiftlik, diğer çiftliklerin işini aksatmaz mı, aksatır.
Endüstrinin ilerlemesini, Avrupa pazarındaki yerimizi, sattığımız ürünün kalitesini ve dış piyasalardaki itibarımızı düşündüğümüz de; kendi çıkarlarımızı değil de, bütünün çıkarlarına holistik olarak yaklaşmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
Günü kurtaracak ve üstelik riskli dolandırma yollarına girmek yerine, en iyi eti nasıl üretirim, bunu nasıl tüm dünyaya pazarlarım, ıslah çalışmalarımı nasıl yaparım diye düşünmek gerek. Daha önce yazdığım gibi mentalite değişikliği şart.
Burnumuzun dibindeki devasa bir pazara gözümüzü kapatamayız, üstelik gen çeşitliliğimiz bu seviyedeyken.
Bu işi devlet nasıl yapmalı:
1- Milli Hayvan kayıt sistemi geliştirilmeli. Her hayvanın hareketi kayıt edilmeli. Bu sistem Avrupa sistemleri ile veri alışverişinde bulunabilmeli.
a. Örneğin bir sevkiyat yapıldığında, tırdaki etin nereden geldiği, nereye gittiği, EUCAS sertifikaları online olarak görülebilmeli.
b. İlr2 bu iş için rahatlıkla kullanılabilir.
2- Mobil uygulama geliştirilmeli ve küpe çiplerinin kayıtları kolaylaştırılmalı.
3- Çiftlik, Otlak, Mezbaha yer olarak kayıt edilmeli ve büyüme hormonlarından ari oldukları laboratuar raporları ile ispatlanmalı. Kişi ve kuruluşlar bu raporların 12 yada bir yapılmasını sağlamal ıve sisteme girmelidir. Devlet gelişi güzel örnekler seçip kendi kontrollerini yapar.
4- Veterinerler sığırlara Büyüme Hormonundan Ari raporu verebilmeli. Bu raporları sisteme direk girebilmeli.
5- Yemciler büyüme hormonu kullanılmamış yem üretecek seviyeye gelmeli. Bunun yanında ek sanayi olarak organik sertifikalı yem üretseler pazar payları çoğalır.
6- Tüm sistem kâğıtsız tasarlanmalı. Her isteyen veritabanına ulaşabilmeli.
7- EUCAS sertifikası alabilecek sığır yetiştirme programı uygulanmalı ve en geç 3 sene içinde EUCAS sertifikalı damızlık üretilmeli.
8- Özel bir mezbaha tasarlanıp EUCAS sertifikası alınması için proje yapılmalı. Bu mezbaha daha sonra organik kesimler için de kullanılabilir.
9- Müfettiş, çiftçi ve diğer yan sanayi sahiplerinin eğitilmesi için sunumlar hazırlanmalı, her yıl güncellenmeli ve kişiler her yıl tekrardan eğitilmeli. Değişen yasalar, kurallar anında uygulanmalı.
10- Yasal sorumluluklar etraflıca anlatılmalı, dolandırıcılık sonucu ortaya çıkacak cezalar çok sıkı takip edilmeli ve uygulanmalı.
11- Soğuk hava zincirini kırmadan ulaştırma yapacak firmalar ile anlaşılmalı ve tedarik zinciri çiftlikten çatala takip edilmeli.
12- Son tüketici ambalaj üzerindeki QR kodunu okutarak ineğin resmine, çiftlik bilgilerine, çiftçi bilgilerine ulaşabilmeli.
13- Her çiftliğin bir web sitesi ya da sayfası olmalı. Sahibi, operasyonu anlatılmalı, bolca resim eklenmeli.
Bu iş özel sektör yatırımı ile olmaz mı, olur ama proje ekibinin çok iyi kurulması, donanım sağlanması, BT işlerinin çok iyi yönetilmesi, saha da müfettişlik yapacak kişilerin eğitilmesi çok önemli. Sistemin sürekliliği için de belli bir yatırımın yapılması şart. Belki özel ve devlet beraber ortaklaşa yapsa çok daha iyi olurdu.
Sisteme üye olacak çiftlik sahiplerinden de yıllık bir ücret alırdım ama sistemin ilk kurulmasından sonra ilk 2 yıl ücretsiz yapardım ki üreticiler konunun önemini ve Avrupa’ya et satabildiklerini görebilsinler. Üyelik ücretleri de bir yük olacak biçimde değil sadece sistemin çalışmasını devam ettirecek şekilde ayarlardım.
Tamam belki Gürkan gene ütopik hayallere daldı, EUCAS gibi bir altyapının Tarım Bakanlığı veya TİGEM tarafından sunulmasını istiyor diyeceksiniz AMA bu iş o kadar da zor değil. Hatta Açık Kaynak yap o yazılımı, millet katkıda bulunsun süper olurdu.
Gürkan bey,
Türkiyede geliştirmek amaçlı hem hayvana doğrudan verilmek üzere hem de yemde hormon kullanımı uzun yıllardır yasak. Bu konuda Avrupada uygulanan bütün yasaların aynısı geçerli.
Kaçak kullanım olabilir tabi ki ama onu da ancak bakanlık kontroller ile yakalayabilir.
İyi çalışmalar diliyorum
Ali Taş