Topraktaki Karbon Miktarı ve Önemi

Fransa 2015 yıllında yapılan İklime Göre Akıllı Tarım konferansında yaptığı bir açıklamada tarım topraklarındaki karbon seviyesinin yıllık %0,4 arttırılması için gerekli teşvikleri yapacağını açıklamıştı.

YÜZDE 0,4!!! YILDA!!!

Yüzde 0,4 çok küçük bir miktar gibi görünse de konuyu araştırıp, anladığımızda bu işin ne kadar zor olduğu ortaya çıkıyor.

Esasen bu “%0,4” miktarının çıkış noktası şu: Yıllık üretilen sera gazlarına karşılık topraktaki karbonu %0,4 arttırabilsek sera gazlarını amorti etmiş oluyoruz.

Yani, değil %0,4 yılda %0,1 arttırabilsek şimdilik bize yeter.

Toprakdaki karbon toplam Dünya ormanları ve atmosferdeki karbondan daha fazla karbonu hapsetmiş durumda. Bitkiler güneş ışığı ile atmosferdeki karbonu fotosentezleyerek çekiyor ve bitki öldüğünde bu karbon toprağa karışıyor. Ölen bitki toprağın organik materyalini çoğaltırken toprağın humus miktarını da çoğaltıyor. Bakterilere gıda olan organik materyal azot ve fosfor döngüleri için gerekli. Bakteriler topraktaki organik materyal ile beslenirken karbonun çoğunu atmosfere gaz olarak geri döndürüyor. Geride kalan çok az bir miktar toprakta stabil karbon olarak kalıyor.

Öte yandan yapılan yanlış uygulamalar ile toprakta hapsolmuş karbonun yitirilme durumu da var.

Yani hem yılda %0,4 karbonu hapsetmemiz hem de mevcut karbonu kaybetmememiz lazım. Karbonu hapsetmek ne kadar zorsa elde olanı tutmak da o kadar zor, hatta daha da zor.

Elon Musk boşuna yüz milyon amerikan doları ödül vermiyor bu projeler için. 15 milyonu bu konularda çalışan 15 ekibe verilmiş durumda. “Ağaç yetiştirsene” demek ise biraz sığ bir görüş oluyor. Avcı-Toplayıcı yaşantıya dönmek ne kadar zorsa ağaç yetiştirip tüm karbonu hapsetmek de o kadar zor.

Sulak alanlar biyo-çeşitlilik için de çok önemli

Dünyadaki en büyük karbon rezervleri bataklıklar ve sulak alanlarda. Biz ne yapıyoruz? Bataklık ve sulak alanları kurutup üzerine şehir kuruyoruz. Hatay’daki Amik gölü bunlardan biriydi. Sonra ne oluyor? Sel, iklim oynamaları gibi doğal afetler tabii ki. Bataklıkları eski haline döndürmek için çalışma yapmak zorundayız.

Karbon açısından zengin bir bataklık.

Toprağa karbonu hapsetmek zor olduğu için mevcut karbonu korumak birincil görevimiz olmalı. Koruma için yapabileceğimiz şeyler arasında:

1- Bataklık, otlak ve sulak alanlar gibi karbon açısından zengin bölgelerin korunması,
2- Daha fazla organik materyalin toprağa dönmesi için hayvan gübresinin, ticari kompost üreticilerinin yönetilmesi ve ek olarak şehir kanalizasyonunun kompost olarak geri dönüştürülmesi,
3- Örtü bitkilerinin konvansiyonel tarıma entegre edilmesi ki bu konu hakkında daha önce yazdım,
4- Biyo-enerji ürünlerinin üretilmesi (kenevir gibi),
5- Ormanlık alanların tarıma ve yerleşime açılmasını önlemek,
6- Otlakların talan edilmesine izin vermemek ve
7- Bu işlerin neden yapıldığını anlatacak kampanyaların düzenlenmesi.

Bu listedeki işlerin teşvik edilmesi her yıl havaya saldığımız karbon miktarını %40 ile %50 civarında amorti edecek güce sahip. Bu da ancak yukarda bahsettiğimiz %0,4’ün yarısı kadar karbonu hapsetmek demek. Yani %0,2’den az.

Kolay bir iş değil. Ama imkansız da değil.

İtalya toprak sağlığına önem vermeye başladıysa, Fransa karbon miktarını yükseltmek için adım atıyorsa bu işleri boşuna yapmıyorlar. Gelişen ve sağlığına kavuşan toprak daha iyi, kaliteli, besin değeri yüksek ürün üretiyor. Bunları ihraç ettiğinizde uluslararası ortamlarda itibarınız artıyor. Çin gibi kalitesiz kopya ürünlerle mi adınız anılsın istersiniz yoksa Fransa şarapları, İtalyan peynirleri gibi kaliteli ürünlerle mi? Sanırım cevap oldukça açık.

Yönetimin yapacağı çok iş var tabii. Gerekli teşvik ve yasaları çıkartmak, üreticileri denetleyecek yapıları oluşturmak, eğitimleri organize etmek, ölçümlerin yapılacağı laboratuarları kurmak, istatistik verilerin toplanmasını ve analizini sağlamak, uluslararası ortamlarda buluşları ve yapılan işleri sunacak temsilcileri yetiştirmek, ayrıca uluslararası gelişmeleri takip edip uygulamaya sokmak için çalışma grupları oluşturmak gibi pek çok altyapısal işi organize etmek zorunda. Şu yazdığım paragraftaki gerekli istihdama bakar mısınız. Bu işleri AI ile yapamazsınız. İnsan lazım, hem de çok insan. Yani devlet içinde bir Karbon Güvenlik Kurumu kursanız yeridir. Böyle bir devlet kurumunu ilk bizim kurduğumuzu düşünsenize. Dünyada bir ilk olurduk.

Bu yazıyı yazmak açıkçası beni depresyona sürükledi. Çünkü ne bizde yeterli birlik beraberlik, ne de hükümette bu işleri yapabilecek vizyon var. Eğitim şart ama şu aşamada o bile yok.

Sonumuz hayrolsun… Bir tufana bakar. Doğa kendini tamir eder.

Posted in Permakültür, Türkçe and tagged , .

2 Comments

  1. Üstat Son 4-5 yıldır biyogaz, biyogaz çıktısı ürünlerin kentsel kullanım olanakları, organik, organomineral, kompost ve tam fermente gübre uygulamaları üzerine çalışıyorum, konu önemli katkın için teşekkürler

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.