Çiftçi olarak hayatı, bitkileri, ilişkileri ve doğayı algılama felsefemizi geliştirip, kullanacağımız yöntemleri de o felsefeye uydurmamız gerekiyor. Nasıl bir yöntemle çiftçilik yapacağımız, doğa ananın öğretilerinde saklı.
Aslında saklı falan değil tabii gözümüze sokarcasına ortada ama tarım öyle büyük bir endüstri ki petrol, enerji, hammadde, GDO tohumlar, iş gücü ve küresel finans pazarları bu ortalıkta duran bilgiyi görmemizi engelliyor.
Doğanın bir ağacı yetiştirmesi ile bizim yetiştirmemiz aslında aynı olmalı.Tabii biz bu işten bir çıkar bekliyoruz ama doğanın öyle bir çıkarı yok.
Şimdi bir düşünelim:
Doğa ne zaman gübreleme yapıyor?
Sonbaharda yaprakların yere dökülmesi ile oluşan yaprak tabakasıyla.
Sonra ilkbaharda düşen cemrelerle beraber mikro-organizmalar harekete geçerek yaprakları öğütüyor ve gübre yavaş yavaş toprağa karışıyor. Aynı zamanda malç olduğu için toprağın ısısı ve nemi korunuyor.
Biz ne yapıyoruz?
Her ekim öncesi hayvan gübresini veya daha kötü kimyasal gübreyi basıyoruz. Bilmiyoruz toprakta ne eksik, hangi mineral az, humus yeterli mi?
Sonuç?
Kirlenen doğa, çoraklaşan tarım toprakları, kirli su kaynakları, bozulan eko-sistem.
Doğada bir başka gübreleme de hayvanlar tarafından yapılıyor. Gübre taze olarak toprağın üzerine düşer sonra sinek larvaları, bok böcekleri ile işlenir. Toprağa değdiği yerde solucanlar olur. Gübre içinde ki tohumlar yeşermeye başlar.
Biz ne yapıyoruz?
Bir komposttur tutturmuş gidiyoruz. İlla her şey kompost olacak. kompost yapımı da roket mühendisliği mübarek. Karbon/Azot oranı, sıcaklığı, her gün çevrilmesi filan. Doğada böyle kompost yapan yok.
Resim şu siteden alınmıştır
İnek gübresinin tazesiyle yanmışı arasında da büyük farklar var. Taze olan daha fazla laktik asit bakterisi barındırıyor. Kompost olanda ise daha fazla küf ve mantar var. Yanmış gübreyi kullanıyoruz, azotu fazla gelip bitkileri yakmasın diye. Ama toprağı laktik asit bakterilerinden mahrum bırakıyoruz.
Laktik asit bakterileri ürettiği karbondiyoksit ile toprağı havalandırır, diğer bakterilerin gelişmesi için yolu açar, toprağın asiditesini düzenler, mantarlar için ortamı hazırlar, zararlı bakterilerin gelişmesine izin vermez.
Tabii doğada ki gübre oranı ile bizim bahçede kullandığımız gübre oranı çok farklı. Doğadaki gübreleme işi daha çok katalizör görevi görüyor. Yani bir şeyleri başlatıcı bir unsur. Yaprakların çürümesi, mikro-organizmaların çoğalması, mantarlar için tetikleyici.
Zaten hayvanların bıraktığı gübrenin esas görevi tohumların yayılması ve çimlenmesi için gerekli asidik ortamın sunulmasıdır. Bazı tohumlar bu asidik ortam olmadan yani bir kuşun bağırsaklarından geçmeden çimlenmez. Mauritius adasında abanoz ağacının nesli niye tükenmek üzere? Çünkü abanoz meyvesini yiyebilen tek kuş dodo kuşuydu ve onun da nesli tükendi.
Resim şu siteden alınmıştır.
Öyleyse biz ne yapacağız? Halen daha gıda yetiştirmemiz ve kendimizi, ailemizi beslememiz ve pazarda satış yapmamız gerekiyor değil mi?
Toprağa biraz daha önem vermeliyiz.
Topraktaki laktik asit bakterilerini çoğaltmalıyız. Peynir altı suyu, ayran suyu, kesilmiş sütün suyu toprağa direk uygulanmalıdır. Yapraklara verilecekse 1:500 oranında seyreltilerek verilebilir.
Yukarıdan yaprak düşmediğine göre kendi malçımızı yetiştirmeliyiz. Kışın bakla, yazın börülce büyütülüp 30 santim olduklarında kesilerek toprağa yatırılır. Bu bitkiler azotu amonyak olarak köklerine depolar ve arkasından büyüyecek bitkiye gübre sağlar. Açık kalan kısımlar saman ile kaplanır. Yaklaşık 10 cm kalınlığında bir örtü toprağın üzerinde her zaman olmalıdır.
Sıvı gübreler konusunda biraz daha fazla çalışıp, balık, yabani otlar, dal parçaları, karakafes, karahindiba, hayvansal gübreler ile sıvı gübreler hazırlayıp malç üzerine bunu tatbik etmemiz lazım. Yağmurun sağladığı azot (ilk yağan yağmurlar azot açısından zengin olur) bu şekilde tatbik edilir. Ayrıca mikro-organizmalar canlanacak, toprağın asiditesi düzelecek, mineral açısından zenginleşecek, bitkiyi besleyen ve köklerine bağlı mantarlar daha iyi beslenecek ve akabinde aldığımız ürün de besin değerleri açısından zengin olacaktır.
Özetle, laktik asit bakterileri, malç ve yeşil malç, sıvı gübreler. Bu 3 yöntem toprağı iyileştirmek için yeterde artar bile. Çok zor da değil. Hemen bugün başlayın yapmaya.
[pvcp_1]
Ne kadar doğru bir laf bu yaw!! Bir komposttur tutturmuş gidiyoruz. İlla her şey kompost olacak. kompost yapımı da roket mühendisliği mübarek. Karbon/Azot oranı, sıcaklığı, her gün çevrilmesi filan. Doğada böyle kompost yapan yok.
İki kısmına katılmıyorum. Biri doğanın bir çıkarı olmadığı kısım. Doğanın uyguladığı yöntemler ile ürettiklerini bir çıkar için yapmadığı kısım. Doğa bunu bütüncül döngüsünü sürdürmek çıkarı için devamlı yapıyor. Bu çok önemli olmayan itirazım. İkincisi kompost kısmı. Eğer gıda yetiştirmek istiyorsanız sizin fidenin diğerlerine göre daha çok faydalanmasını sağlamalıyız. Bunun yolu da gübre yönetiminden geçiyor. Kompost ise doğa için önemsiz ama bizim için önemli olan yabani tohumların çoğalması sorunu ortaya çıkarmamalı. Bakla ekilip biçilmesi ile yapılan bakım ise en gereksiz işlerden biri. Çünkü zaten doğal ortamdaki birçok yabani azot bağlayıcı. Bence gıda bahçesinde kompost ve gübre yönetimi vazgeçilmez önemde. Gıda ormanında ise doğanın kendi aklını önceliklemek çok faydalı sonuçlar verecektir.