Mikro şebekeler güneş enerjisi, elektrikli arabalar, ısı pompaları, piller ve aküler, biyogaz, soğutma sistemleri, sıcak su tankları gibi bir dizi teknolojiyi akıllı bir biçimde bir araya getirerek ana dağıtım şebekesinden bağımsız çalışmasını sağlıyor. Bir mahalle, köy, kasaba veya kooperatif bu yapıyı sahiplenebilir. Hatta kişiler veya aileler bile sahiplenebilir.
Eğer iyi optimize edilirse mikro-şebekeler yenilenebilir enerjilerin kullanımında verimliliğe ve küresel ısınma sorunlarına da merhem olabilecek.
Hollanda hükümetinin finansal desteği ile Florijn de Graaf isimli enerji sistemleri mühendisinin hazırladığı bir raporda mikro-şebeke sistemleri ile donatılmış bir yerleşkenin %90 oranında enerji, ısınma, ve su ihtiyaçları ve %50 civarında da gıda ihtiyacı karşılanabiliyor. Yerel kapsamda kurulacak mikro-şebeke sistemi bir köyü destekleyecek biçimde tasarlanmış. Tamamen ölçeklenebilir bir yapı ve hatta birbirine de bağlanabilir.
Peki Hollanda hükümeti neden böyle bir rapora ön ayak olmuş? Paris antlaşmasına göre Hollanda hükümeti 2050 yılına kadar karbondiyoksit salınımını %80-95 düşüreceğine söz vermiş. Bu iş içinde yenilikçi projelere ihtiyacı var.
Karbondiyoksit salınımını %80-95 düşürmek için yapılması gerekenler, çok uzun vadeli ve alt yapı açısından çok zor. Ama mikro-şebekeler ana şebekeye bağlı olmadığı için ürettiği enerjiyi yerel kullanıma göre ayarlayabiliyor ve fazlasını da ortak kurulmuş bir akü ünitesinde depolayabiliyor. Mikro şebekeler, yeşil enerjiye olan talep ve akabinde yapılması gereken alt yapı için harcanacak paradan tasarruf ettirebilir.
Yerel Enerji Komünleri
Eko-Köyleri hepimiz duymuşuzdur. Bu yerleşkeler yerel enerji komünleri olarak adlandırılıyor. Sonuçta permakültür prensiplerine ve değerlerine göre kurulmuş olan bu topluluklar enerjinin sistem içinde mümkün olan en fazla işi yapmasını sağlıyor.
New Strategies For Smart Integrated Decentralised Energy Systems isimli raporda Avrupa Birliği içinde en azından nüfusun yarısının yenilenebilir enerji üretmesini öngörüyor. Bunların %75 kadarı ise yerel enerji komünlerinde yer alacak. Bu açıdan bakıldığında mikro-şebekeler yerel enerji komünlerine bağımsızlık sağlayabilir.
Graaf diyor ki “zaman geçtikçe bu teknolojilerin fiyatı ve maliyeti düşecek. Küresel iklim problemlerine olan duyarlılık artacak ve daha fazla insan bu teknolojilerden birini veya bir kaçını edinecek”
Günümüzde bu teknolojiler hem ana şebekeye bağlı hem de birbirlerinden bağımsız çalışıyor. Hem şebeke üzerindeki yük artıyor hem de alt yapı masrafları çoğalıyor.
Bu teknolojilerin her birinde ortak anlaşabilecekleri bir dil olsa. İhtiyaçları olan enerjiyi başka sistemlerden isteseler ve hangi sistemde fazlalık varsa ihtiyacı olana enerjiyi yönlendirse iyi olmazmıydı. Isı, mekanik gibi kaybettiğimiz enerjiyi kaybetmezdik.

Bu da bizi akıllı enerji yönetim sistemine getiriyor. Bir dizi yazılım ve donanımdan oluşan sistem güneş parlarken arabınızı şarj ediyor ve fazla enerjiyi de komşunun sıcak su tankına aktarıyor. Böylece enerjinin verimli kullanılması sağlanıyor.
Dünya Gemileri Modeli
Nasıl uzay gemileri uzayda insanların yaşamasına izin veriyorsa bu dünya gemileri de dünya üzerinde insanların sürdürülebilir yaşaması için olanak sağlıyor.

Yukarıda bahsettiğim raporun sonucu Amsterdam’da gerçekleştirilen 4 deneyden alınmış ve gerçek veriye dayanıyor. Bu deneylerden en göz çarpıcısı Ardehuizen adındaki ekoköy. Ardehuizen’de 23 adet dünya gemisi var ve neredeyse tamamen sürdürülebilir bir hayat yaşanıyor. Halâ ana şebekeye bağlılar ama sanırım bu yasal olarak gerekli.
Dünya Gemilerini inşa etmek için yerel, tekrar kullanılabilir, Dünya’ya az zarar veren materyaller kullanmışlar. Bütün amaç insanın yaşamı sırasında karbon ayak izini azaltmak.
Ardehuizen zaten sürdürülebilirlik konusunda aşmış; bir de üstüne akıllı mikro-şebeke sistemi kurulsa (kurulmamış ama simülasyonu yapılmış) çok daha verimli hale getirilebilir denmiş. Ardehuizen’de akıllı mikro-şebeke sistemi ile %89 kendine yetebilen, sürdürülebilir ve tekno-ekonomik açıdan olgun bir enerji sistemi kurulabiliyor.

Bu sonuçlar tamamen ölçeklenebilir fakat elektrik üretim ve dağıtım tekelleri, elektrik fiyatları, hükümet yasaları, rüzgar hızı, güneşden gelen radyasyon gibi pek çok değişken var.
Tesla’nın elektrikli arabası, güneş panelleri, pillerin gelişen teknolojisi bu sistemlerin daha da çok kullanılmasına neden olacak; bu bir gerçek. Bunlara sağladığımız ve bunlardan elde ettiğimiz enerjiyi verimli kullanmak bir gereksinim haline gelecek. Enerji sistemlerinin merkezi sistemlere bağlanmadan mikro düzeyde ve akıllı yönetimi gerekliliği de ortaya çıkacak. İşte burada mikro-şebekelerin önemi ortaya çıkıyor.
Akıllı mikro-şebekeler aslında bu işin ilk adımı. İlerleyen aşamalarda akıllı mahalleler, şehirler ve hatta ülkelerden bahsedebiliriz. Üretilen enerjinin demokratik olarak paylaşıldığı bir düzen düşünsenize.

Zaten bir ekoköyde yaşamaya başladığınızda yaklaşık %40 kadar karbon ayak izinizi azaltıyorsunuz. Enerji, su, ısınma gibi sorunları da şebekeye bağlı olmadan çözdüğünüzde karbon ayak iziniz daha da azalıyor.
Bir gün acaba enerjinin ücretsiz aktığı bir Dünya’da yaşayacakmıyız. Nikolai Tesla’nın hayalleri gerçek olacak mı?