Atıksız Irımtüzen Sistemi Olabilir Mi?

Irımtüzen olayını ticarete döktüğünüzde olayın ölçeği oldukça büyüyor. Ticari ölçekli bir sistemin hobi amaçlı bir sistemden pek çok farklı tarafı var. Öncelikle olay kar etmeye güdümlü olduğu için direk balık miktarında arttırım yapılıyor. Balık sebzeden daha fazla para ettiği için. Öte yandan sebze üretimini devamlı kılabilmek için balık ve sebze üretim sistemlerini birbirinden ayırmak gerekiyor (dekuple sistemler – decoupled). Aslında sisteme bir meyve bahçesi entegre edilse ve gri su atık temizleme sistemi kurulsa tüm atıklar da geri dönüştürülebilir. Ama konu hakkında holistik düşünen bir ırımtüzen çiftliği henüz görmedim. Böyle bir sistemin planlarını çiziyorum. Aklıma yattığı zaman yayınlayacağım.

Irımtüzen sistemlerinde iki çeşit pislik var:
1. Çöken Katılar
2. Yüzen Katılar

Bu katıların ikisi de bitkiler tarafından kullanılmıyor ama sebze yataklarında ki solucanlara yem oluyorlar. Solucan dışkısı da ek bir amonya gibi çalışıyor. Ayrıca mineraller de çözelti haline geldiği için sistemimizde kesinlikle solucan bulunmalı. Bu birinci püf noktası.

Zamanla sebze yataklarının dolduğu biliniyor. Yani katıların sebze yatağını bir süre sonra tıkadığını söylüyor herkes. Bu yüzden yatırımın bir kısmını hydroton denen pişmiş kil toplarına yapmak çok doğru olur. Çünkü çakılı yıkaması çok zahmetli. Sistemde ki tuz oranı çok değilse (en fazla 1ppt) sebze yataklarının temizlenmesi sonucu oluşacak kirli su bahçeye akıtılabilir yada gri su temizleme sistemine veya geniş bir solucan çiftliğine ve oradan da bahçe veya meyve ağaçlarına mis gibi gübre olarak gidebilir. Bu da ikinci püf noktası.

Ayrıca ikinci bir ürün olarak solucan gübresi ekonomik değeri olan bir gübre ama miktar olarak ihtiyacı karşılamayabilir fakat balık yemi olarak düşünülebilir.

Tabii benim amacım tamamen atık oluşturmadan bu işi yapmak veya birbirine bağlı farklı sistemler kurarak atıkları geri kazanmak ki balık dışkısının tüm gübrelerden daha üstün bir ağaç gübresi olduğu biliniyor. Gözleme dayalı bir bulgu olsa da balık dışkısının soğuk kanlı hayvan gübresi olması, mineral ve hormonlar açısından geviş getiren hayvanlarınkinden daha zengin olduğu ve kompost edilmediği için çok daha fazla pito-kimyasalları barındırdığı biliniyor. Bu da ağaç için direk sindirilebilecek formda bir gübre demek.

Permakültür felsefesini benimsemiş ve konuyu bilen kişiler hemen anlayacaktır ne yapmaya çalıştığımı.

Bence hobi amaçlı olsa bile sisteme filtre eklemek bizim yararımıza çünkü sistemin sürdürülebilirliğini uzatmış oluyoruz. Sebze yataklarını temizleme işini ertelemiş oluyoruz. Filtreler ile ek bir gübre kazanıyoruz ki sebze ve ağaçlar bu gübreyi çok seviyor.

Çöken katıları Çökelti Filtresi ile temizliyoruz. Bu filtre sisteminde çökebilecek katı atıklar dibe çöküyor ve suyun üst katmanları temiz oluyor. Üst tarafa monte edilecek bir boru ile temiz su dışarı alınıyor. Tek problem arada bir bu filtrenin temizlenmesi. Bu yüzden filtreyi sistemden izole edecek bir bypass borusu ve iki vana eklenerek tasarlanıyor. Tam musluğunun altında da bir solucan çiftliği olursa çok iyi olur. Böylece atıklar değerlendirilmiş olur. Hobiciler bu filtre ile uzun seneler idare edebilir. Aşağıda ki diğer filtreye gerek yok aslında. Gördüğüm pek çok hobi sistemi de sadece bu filtreyi kullanıyor. Kitabımda da çizimlerini koymuştum.

Yüzen katıları ise Durağan Partikül Filtresi (Static Upflow Filtre) ile temizliyoruz. Bu filtre çökelti filtresinin süzemediği su içinde asılı duran partikülleri temizlemeye yarıyor. Su bir varile alttan giriyor. Varilin içinde eski ağlar, geniş gözlü soğan çuvalları geniş gözlü sünger tipi materyal sıkışık biçimde duruyor. Bunlar hareket etmiyor, sabit duruyor. Alttan giren su yukarı doğru çıkarken su içinde yüzen partiküller de filtre materyaline takılarak temizleniyor. Kanımca bu filtreyi temizlemesi çökelti filtresini temizlemekten daha zor olur. Zira tüm malzemeyi çıkarıp tazyikli su ile temizlemek gerek. Ebay’de bioball diye bir ürün var; eğer bu üründen alırsanız temizleme işi biraz daha kolay yapılabilir.
Diyebilirsiniz ki çökelti filtresine ne gerek var!!! Bir tek DPF ile problemi çözeriz. Ama o zamanda DPF çok hızlı tıkanacaktır ve temizlemesi zor zaten. Ayrıca toplanan partiküller zaman zaman parçalanarak sisteme geri dönecektir ki buda balıkların hayatını tehlikeye sokar (amonya tepe yapar).

Bu filtrelerin ikisi de mekanik filtreler. İkisinin de yaptığı işler farklı olduğu için bence ikisi de gerekli. Veya bir hibrit filtre olabilir.

Madalyonun Öteki Yüzü

Şimdi gelelim madalyonun öteki yüzüne. Biliyoruz ki ırımtüzende bitkilerin büyümesi balıkların ürettiği amonyaya bağlı. Ama dışkılar ve yenmeyen yemler de sebze yataklarında solucanlar tarafından kullanılıp çözelti besin haline getiriliyor yada daha teknik bir anlatımla katı atıklar solucanlar tarafından mineralize ediliyor. Filtrelerin kullanılması sonucu sebze yataklarında besin azalması olur mu? Yani diyelim ki domates, patlıcan, biber gibi fazla besine ihtiyaç duyan sebzeler yetiştiriyoruz. O zaman ne olacak. Tamam önemli olan su da çözünmüş mineraller ve diğer besinler ama acaba sebze yataklarına gidecek besini kısmış mı oluyoruz?

Teknik olarak evet. Sebze yataklarına gidecek besini kısmış oluyoruz, fakat ürettiğimiz ürünlerin briks değerlerini veya sudaki toplam katı çözeltileri (TDS) ölçerek karşılaştırma yapabiliriz. Yani belki de haddinden fazla besin var sistemde. Öte yandan bir domates ile bir marulun besin gereksinimi aynı değil. Hobi sistemlerinde her ne kadar karışık olarak her şeyi büyütüyorsak da, ticarete döktüğümüzde bunların ayrılması söz konusu.

Bu problemi çözmenin bir yolu var gibi. Henüz tasarım aşamasında ama sorunu viking yatakları ile çözebiliriz. Bana göre 3 kademeli yetiştirme sistemi şöyle olmalı:

1- Yeşil yapraklı sebzeler (genelde salata olacak şeyler) çakıl dolu sebze yataklarında yetişmeli. Zaten güneş kullanımı en fazla geniş yapraklı yeşil bitkilerce yapılıyor ve sistemden azotun çekilmesi için bunlar zaten gerekli. Derin Su Kültürü de (DSK) yapılabilir. Salyangozdan böcekten uzak, temiz olarak yetişen ürünler pazara çıkacak kalitede olur.

2- Meyveli sebzeler yani domates, patlıcan, biber, çilek gibi sebzeler ise ırımtüzene entegre viking yataklarında yetişmeli ve filtrelerin çıktıları bu viking yataklarına verilmeli ama birden bire değil. Düzenli olarak yavaş yavaş. Besleme toprak üzerinden yapılmalı. Böylece mikorizalardan da yararlanabiliriz.

3- Ağaçlar, soğan, patates, yer elması, havuç turp gibi toprak altı yumrulu sebzeler ise toprakta yetiştirilmeli ve gene filtrelerden çıkacak gübre ile beslenebilir.

Tabii burada ırımtüzene entegre edilecek viking yataklarının tasarımı çok önemli. Alt tabaka gene çakıl veya volkanik çakıl olmalı. En az 30 santim çakıl haznesi ve bir 30 santim de toprak kısmı olmalı (IBC kullandığınızı varsayarak 70cm kesebilirsiniz.). Bu çakıllar her zaman su altında kalacak.

Çakılların üzerine bir geniş kök torbası ile topraklı bir katman ekleniyor. Toprağın kalınlığı 30 santimi geçmemeli zira su 30 santimden yükseğe fitilleme yolu ile çıkamıyor.

Resimin orjinali PRI sitesinden alınmıştır. Değişiklikleri ben yaptım.

Kök torbası bulamazsanız çakıllar ile toprak arasına bir kaç kat tişört, çuval veya toprağı tutacak başka bir malzeme kullanabilirsiniz.
Bu viking yataklarının yağmurdan korunması zorunluluğu var. Eğer yukardan yağmur yağarsa tüm besin suya geçecektir ve sisteme geri dönecektir. Bu büyük bir tehlike. O yüzden seralarda uygulanması zorunluluğu da var. Tabii her zaman ırımtüzen sistemiyle bağlantısını keserek dekuple olarak kullanma şansınız da olmalı.

 

Posted in Irımtüzen, Türkçe and tagged .

8 Comments

  1. Gürkan bey merhaba,

    Evimde 9 lt’lik ufak bir akvaryum üzerinde hidrotonlar ile kendi çapımda Aquaponic ile ilgileniyorum ve yazılarınızı da ilgi ile takip ediyorum. Harika bilgiler paylaşıyorsunuz teşekkürler.

    Bugün 300 kadar solucan aldım ve eve gidip onları sisteme eklemek için sabırsızlanıyorum. Solucanları sisteme eklerken dikkat etmem gereken bir konu var mıdır acaba? Bu arada yukarıdaki yazınızda belirttiğiniz dip atıklar için akvaryum’un içerisine 15 – 20 tane solucan atsam bunlar orada yaşar mı acaba ve dip atıkları temizlerler mi? Havalandırmam iyi olduğu için ölmezler herhalde suda diye umut ediyorum. Tabii kalanı da hidrotonların içerisine atacağım. Bu arada bir japon balığım bir de cüce Vatos’um var sistemde. Acaba ufak solucanları bu balıklara yem olarak da verme şansım olur mu?

    Başarılarınızın devamını diliyor ve paylaşımlarınızı yakından takip ediyorum.

    Teşekkürler.

    • Murat bey, 300 adet solucan sizin sistem için biraz fazla. Sebze yataklarına 10 tane atsanız yeterli olur. Dipteki atıklar için çöpçü balığı yada dipte eşelenen balıklardan tavsiye ederim. Biz de ırımtüzen sistemlerinde bir çeşit yerel yayın balığı kullanıyoruz bu iş için. Solucan akvaryumun içinde yaşamayabilir çünkü sebze yataklarında oksijen azalırsa yukarı çıkma şansı var ama akvaryumda yok.
      Solucan balık yemi olabilir fakat balıklarınızın etçil, otobour veya hepçil olmasına göre değişir.

      • Merhaba Gürkan bey,

        Çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız için. Büyüme yatağımın küçüklüğünü düşünerek ben de 10 tane atmıştım ne olur ne olmaz diye. Nasılsa ortamını severse kendiliğinden çoğalır diye.

        Ben de bir doğal hayat hayranı olarak paylaşımlarınızı yakından takip ediyorum ve bilgilendirmeleriniz için ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

        Saygılarımla.

        Murat AZİMOĞLU.

  2. Balık atıklarının katı kısmı filtrelendikten sonra su mercimeği havuzlarına verilerek sorun çözülebilir diye düşünüyorum. Ne dersiniz. Hem otobur balıklara daextra yem üretmiş oluruz

    • Evet bu iyi olabilir. Ben burada bulabilirsem mikro tatlı su karidesi (Gammarus pulex) bulmaya çalışacağım. Bu canlıların mineralizasyon kabiliyeti çok iyi.
      Ek olarak meyve ağaçlarına veya viking yataklarına da verilebilir bu filtre atıkları.

  3. Bir süredir kafamı kurcalayan bir soru var.

    Tüm ırımtüzen sistemlerde döngünün sağlanması için dışarıdan bir enerji sağlamak gerekiyor. Bu daha çok pompaların çalışması için elektrik enerjisi oluyor. Sistemin “sürdürülebilir” olması için ise dışarıdan bir katkının olmaması gerekiyor. Bu durumda da elektrik enerjisini rüzgar ve güneş ile elde etmek akla geliyor.

    1. Arka bahçedeki ırımtüzen sisteminin döngüsü için ne kadarlık bir enerji ihtiyacı var?
    2. Doğa da elektrikli su pompaları diye birşey yok. Su ısı ile buharlaşıyor, rüzgar ile taşınıyor, yağmur oluyor yağıyor ve döngü tamamlanmış oluyor. Bunun minyatür bir örneğini deneyimlenmiş mi?

  4. Selam Mehmet. Evet elektrik problemi hep var ama teknoloji ilerledi ve 30 wattlık bir pompa ile saatte 5000L su çevirmek mümkün. Sırf güneş enerjisi ile ırımtüzen sistemi kuranlar da var; hatta facebook’da grupları var. Balıkların sağlığı açısından sürekli hava ve su pompalarının çalışması gerekiyor. Pompaları timer aletlerine bağlayıp 15 dakika açık, 45 dakika kapalı tutan kişiler de var. Böylece elektrikte tasarruf sağlamış olunuyor.

    Doğadaki düzeni kuran bildiğim yok ama göletlerde uygulanan bir sistem var. Yüzen adacıklar inşa edip bunlarda sebze yetiştirenler var. Böylece sudaki azotu çekmiş oluyoruz.

  5. Pingback: Irımtüzende Hareketli Biyofilm Reaktörü – Gürkan Yeniçeri

Leave a Reply to Murat AZİMOĞLU Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.