Neler oluyor piyasada

Önce Bal Deresi ile patlak veren bal reklamları, sonra tavuk ve yumurtalar, ardından peynirler ve sucuk salam ürünleri. Gıda sektörünin bu şekilde sömürülmesi üzücü. Eline bir iki yöntem geçiren hemen sahteciliğe başlıyor. Arısız bal üretmeler, sucuk da her türlü atık et kullanmalar, peynirde ki katkı maddeleri…

Bu ürünlerin artık gerçekliğinin ortadan kalktığının ve dahası neslimizi aptallaştırdığının bilincinde olmamız gerekir. Tekrar söylüyorum. Ticari olarak satılan hiç bir ürün sağlığınız düşünülerek üretilmemiştir.

Bir mal alırken her şeyin ucuzunu arıyoruz. Millet olarak bizde bu problem var. Ucuz alırken de yahnisinin de yavan olacağını untumayalım. Kalitesiz mal alarak hem sağlığımızı tehlikeye atıyoruz hem de harcadığımız para çoğalıyor çünkü aynı malı iki üç kez alıyoruz. Sonuçta kaybedenin biz tüketiciler olduğumuzu anlamamız için illa birinin hastaneye düşmesi veya ölmesi mi gerekiyor?

Ucuz demek her zaman kalitesiz mal anlamına gelmiyor tabii ki. Bunun ayrımını yapabilmek içinse ürünün nereden geldiğini, nasıl üretildiğini bilmemiz gerekiyor ama pratik olarak bu mümkün değil. Güvendiğiniz ve sürekli gıda aldığınız yerler varsa veya köyünüzden getiriyorsanız bile hijyen konularına genede dikkat etmeniz gerekir.

Ticari üretilen gıdaların üretim aşamalarında sağlık ve hijyen kurallarının nasıl uygulandığını ise tüketici olarak hiç bir zaman bilemeyeceğiz.

Hal böyle olunca yapabilecek tek şeyimiz kalıyor. Kendi ekmeğimizi, peynirimizi, sucuğumuzu vesaire evde kendimiz yapmamız. Bu blogunda sağlamaya çalıştığı bilgi bu yönde zaten. Hem temiz olur, hem dini yönden istediğiniz biçimde olur, hemde tadı enfes olur. Benim için en önemli özellik besleyici nitelikleri. Çoçuklarıma yedirdiğim şeylerin besleyiciliğinden sorumluyum. Beyin, kas gelişimi, enerji ihtiyacı, gibi  gereksinimler yediğimiz besleyici yiyecekler ile sağlanıyor. Daha sağlıklı bir beslenme çocuklarımın hayatta şanslarını arttırır.

İster kitabımı satın alın, ister blogumdaki bilgileri kullanın farketmez, evinizde peynir yapmak çok kolay. Arıcılık, sebze bahçesi, sucuk yapmak da çok kolay. Tabii ki koltukta bütün gün oturup televizyon seyretmek veya facebook’a takılmak kadar kolay değil; bilmem anlatabildim mi?

Posted in Permakültür, Peynir, Türkçe and tagged .

6 Comments

  1. Daha once de soylemistim, Gida Muh ogrencisiyim. Bizde su siralar bu tahsis (yani kandirma) olaylarini konusuyoruz.

    Bu yapilanlar daha oncede yapilan seylerdi. Yalniz bu siralar bu kadar cok olayin cikmasinin sebebi avrupa uyum yasalari. Avrupa birligine girmek icin ugrastigimiz icin yasalar degisiyor ve denetimler degisiyor. Eskiden yaptirimlar yetersizmis ve suan yaptirimlarin arttirilmasi bekleniyor. Bakanligin aldigi kararla artik firmalarin adlarida aciklaniyor eger tahsis yaparlarsa.

    Ama su konuda size katilmiyorum. Ticari uretilen urunler sagligimizi dusunmuyordur diye birsey soz konusu olamaz. Buyuk markalar mutlaka saglik ve hijyen konularina dikkat ediyorlar. Tabiki bunu ureten firmalar bu isi para kazanmak icin yapiyorlar ama butun ticari urunlerin sagliga zararli oldugunu soyleyemeyiz. Cok titiz ve saglikli urunler yapan firmalar var. Tabikide tahsis yapan firmalar var ama artik bundan sonra denetimlerin artmasi ve adlarinin aciklanmasi ile cok buyuk cezalar almis olucaklar.

  2. Haklısınız Caner Bey, genelleme yaparak temiz üretim yapan firmaları da karalamış oldum. Ama bu benim için sonucu değiştirmiyor. En temizi bile bir sürü katkı maddesi kullanıyor. Temizlik hijyen başka, kullanılan katkı maddeleri başka konu. Benim derdim bakanlığın onayladığı katkı maddelerinde, boyalarda. Yoğurda jelatin, sucuğa sitrik asit katarak doğal olan taklit edilmeye çalışılıyor. Halbuki yoğurdun kıvamı içindeki yağ ve protein miktarı ile, sucuğun asidi bakterilerin uzun süre çalışıp bu asidi oluşturması ile oluyor. Kısa zamanda pazara çıkabilmek için türlü oyunlar oynanıyor, tamam temiz ve süper hijyenik olabilir, HACCP kurallarına dahi harfiyen uysa bile bu katkı maddeleri değişmeyecek çünkü devlet tarafından onaylı. Bu katkı maddelerini kullanmak da üretim için ve raf ömrü için gerekiyor, siz benden daha iyi bilirsiniz. Ama sağlığa olan etkileri ortada yok. Bilimsel araştırma yetersiz. Bazı katkı maddeleri ise belli ölçülerde kullanılıyor, fazlası bir sürü hastalığa neden oluyor. Bu ölçümlerin üretim aşamasında nasıl yapıldığını biliyor muyuz? Nitrit nitrat oranları da bu kategoride. Ölçmek lazım hangi sucuk üreticisi bakanlığın tavsiye ettiği miktarlarda kullanıyor.

    AB yasaları ile denetimler sıklaştırıldı tabii ama AB'ye girdikten sonra ne olacak? Kural koymak kolaydır, ama bu kuralların uygulandığını anlamak sürekli denetim gerektirir. Sürekli denetim ise maaşlı memurların artması demek; memur sayısının artması ya maaşların düşmesi yada hazineye ek gider demek. Sonuçta denetimler yeteri kadar yapılmayacak, gözden kaçan bir sürü işyeri olacak, rüşvet yiyenler olacak. Ama ben tüketici olarak hala hangisinin sağlıklı olduğunu bilmiyorum. Bırakın sağlıklıyı, üretim aşamasında hijyenik kurallara uyulup uyulmadığını dahi bilmiyorum. Yada o gün üretimde sinirli bir eleman kazanın içine pislik attıysa? Bu tür şeyler oluyor. İnsanları 24 saat denetleyemezsiniz. Buna zaten devletin istihdamı yetmez. Ha diyeceksiniz ki sen paronayaksın, evet öyleyim :-).

    Gene de umarım bu AB yasaları ile dediğiniz gibi firmalar kuralları çiğnemekten çekinir. Bu çok optimistik bir dilek oldu farkındaysanız. Burası Türkiye, halk 3 gün sonra ceza alan firmaları unutur, 5 gün sonra o firma yeniden üretime başlar, ismini değiştirir, müfettişler bir daha o firmaya uğramaz, vs vs…

    Temelden bir şeylerin değişmesi gerektiğinin siz de benim kadar görüyorsunuz sanırım. İdealist, işini seven, içinde Allah korkusu ile yalana dolana takılmayan ve tüketiciyi düşünen firma sahipleri umarım çoğalır. Dahası umarım bu işlere gönül vermiş artizan küçük üreticiler çoğalır.

    Kolay Gelsin

  3. Gürkan bey sonuna kadar haklısınız marka vermek istemiyorum ama TR nin en büyük parekende satış marketlerinden biri ve organik bağı bulunan bir firma avusturalyadan ithal edilen kanguru etlerini yedirmişlerdi ne oldu hala ayaktalar.

    Bence kişi ben yiyebilirsem başkaları da yiyebilir mantığını gütmeli kendine gösterdiği özeni başkalarına da göstermeli. yoksa hijyen üretim doğru üretim olduğu söylenemez.

  4. Yorumunuz için teşekkür ederim Ömer Bey. İşte yalan dolana mahal vermeyecek bir düzen gerekiyor. Yada cezaları o kadar çok arttıracaksın ki, üretici firmalar sahtekarlığı düşünemesin bile.

    Ama devlet ne kadar zorlarsa zorlasın bir insanın içinde sahtekarlık varsa bunun önüne geçemeyiz. O yüzden işine gönül vermiş, idealist, küçük ölçekli artizan üreticilere ihtiyacımız var.

  5. Katki maddeleri sanildigi gibi korkunc birsey degildir. Duzgun ve limitlerinde kullanildigi muddetce katki maddelerinin hicbir zarari yoktur. Ama herseyin fazlasi zarardir. Yani faydali seylerin bile fazlasi zarardir. O yuzden katki maddelerinden bu kadar korkulmamali.

    Tipcilarda cok karsi cikiyor ama dunya nufusunun 7 milyar oldugunu ve insanlarin urettikleri urunleri nerelere gonderdigini dusundugumuzde katki maddeleri mutlaka kullanilmasi gerekmektedir. Herkes urettigi urunu yakininda satmiyorki yada raf omru kisa olsa nasil doyurulacak bu kadar insan.

    Son olarak artizan uretim artsin demissiniz. Evet artizan uretim artsin ama sadece artizan uretimle kac kisiye ulasilabilir. Herkesin kendi urununu yapmak icin zamani yada durumu yok.

  6. Caner Bey, dediklerinizde yerden göğe haklısınız. Demek ki ben üretimin bir kısmını eve kaydırarak doğru yapıyorum. Tabii ki herkes yapamaz, zaman, nakit, bilgi eksikliği gibi pek çok sebebi var. Herkesin yapmasını da bekleyemeyiz zaten, herkesin öncelik verdiği konular farklı. Bu kişisel bir seçimdir en nihayetinde.

Leave a Reply to ömer Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.